DIWA SAGLIK - CINSEL SAGLIK

 

 

    MENOPOZ
 
21. yüzyıl kadını için menopoz cinselliğin sonu değil, altın çağı...
Sadece on yıl öncesiyle kıyaslandığında bile kayda değer derecede uzadığı göze çarpan insan ömrü, özellikle kadınlarda önemli değişikliklere neden olmakta. Günümüzde “ikinci bahar”ını yaşamakta olan bir kadın, bir önceki nesle göre çok daha genç ve önünde çok daha uzun bir ömür bulunuyor. Bu etki sihirli bir gençlik iksirine bağlı değil; aktif bir sosyal yaşam, iş hayatı ve değişen sosyal koşullar, kadınların uzun yıllar dinç kalabilmesine ve yaşlılık tanımının değişmesine olanak sağladı.
       Söz konusu ‘gençlik’ cinsel yaşamda da etkisini gösteriyor. Tabuların yavaş yavaş ortadan kalktığı günümüzde kadınlar, cinselliklerini ifade etmede ve doya doya yaşamakta sınırlamaları ortadan kaldırıyor. Kadın cinselliğinin üreme fonksiyonuyla sınırlı olmadığı fikri yaygınlık kazandıkça, menopozun sosyal tanımında da çeşitli değişiklikler göze çapmaya başladı. Menopoz artık cinselliğin değil, yalnızca doğurganlığın sonu olarak kabul görüyor.
       Menopozun tanımı değişse de, fizyolojik özellikleri geçerliliğini koruyor. Belirtiler arasında en dikkat çekeni ise hiç kuşkusuz hormonal değişimler. Bir ömür boyunca üreme fonksiyonlarını düzenleyen hormonlar, kadın üzerindeki sarsıcı etkisini asla kaybetmiyor. Fakat etki, kadından kadına büyük farklılıklar gösteriyor.        

ANDROJENİN ETKİSİ

       Rahim ve yumurtalıkların aktivitesi durduğunda kadın bedeninde androjen seviyesinin östrojene oranında bir artış meydana geliyor. Bir erkeklik hormonu olarak bilinen androjen seviyesindeki bu artışın, özellikle saç, deri ve tırnaklarda göze çarpan negatif etkileri yok değil. Ancak androjenin kadına bir de armağanı var: cinsel isteği ve uyarılmayı artırmak gibi, hiç de azımsanmayacak bir etkiden söz ediyoruz. Yani menopoz, sanıldığının aksine cinselliğin sonunu simgeleyen bir olay değil, ikinci baharın başlangıcı anlamına geliyor.
       Doğurganlığın ortadan kalkmasının cinselliğe dolaylı yoldan sağladığı katkı ise, gebelik endişesini ortadan kaldırması. Hamilelik korkusu olmayan kadın, kendini cinselliğe daha rahat verebiliyor ve bu ‘özgürleşme’, yatak odalarına hareketlilik getiriyor.
       Diğer yandan, azalan östrojen seviyesiyle birlikte vajinal mukozanın esnekliğini ve ıslaklığını kaybetmesi de olası. Cinsel birleşmede acı ve zorluğa neden olan bu sorunun çözümü günümüzde oldukça basit. Kısacası lokal veya genel östrojen takviyeleriyle her türlü engeli ortadan kaldıran 21. yüzyıl kadını, cinselliğe kolay kolay veda etmiyor.

 

ÖNCEKİ SAYFA     SONRAKİ SAYFA