BOŞALMA GÜÇLÜĞÜ
Erkeklerin çoğu, sevişme sırasında, daha eşleri doyuma
ulaşmadan, hatta yeterince heyecanlanmadan, kendilerinin hızla
orgazm oldukları durumları yaşamışlardır. Sevişmenin daha
başlangıcında meydana gelen böyle bir erkek orgazmına, erken
boşalma denir. Erkeklerin cinsel sorunları arasında en yaygın
olanı budur. Bazılarında boşalma, penis daha dölyoluna
girmeden bile olabilir. Çoğundaysa, bir iki sürtünmenin ardından
hemen orgazm gelir. Teknik anlamda, cinsel birleşme gerçekleşmiştir.
Eğer erkeğin orgazmı, penis vajinanın içindeyken olmuşsa,
erken boşalmaya rağmen kadın gebe kalacaktır.
Cinsel eylemin hangi aşamasında olursa olsun, boşalma erkeğe
belli bir haz verir, zevkli bir gevşeme, rahatlama sağlar. Ama
sevişme, heyecanlanma ve cinsel gerilim süresi ne kadar uzunsa,
boşalma ve rahatlamayla gelen haz da o kadar büyük olur. Dolayısıyla,
erken boşalmanın getireceği fiziksel ve duyusal haz, uzun süreli
bir sevişmenin ardından gene orgazmın vereceği hazdan daha az
olacaktır. Bunun da ötesinde, birşeyin daha başlamadan
bitmesi anlamına gelen böyle bir durum, boşalmadan duyulan
hazza mutlaka yetersizlik, başarısızlık ve kaygı duyguları
karıştıracaktır. Eşini doyuramamış olmak da erkeğin bu
başarısızlık ve kaygı duygularını şiddetlendirecektir.
Erken boşalma, genellikle, ilk cinsel deneylerini hep
"aceleyle" yaşamış kişilerde görülür. Bu
deneylerin esas amacı, erkeğin cinsel geriliminin fazla
gecikmeden giderilmesidir ve kadın da, eğer varsa, sadece bu
amaca ulaşmak için kullanılan bir araç durumundadır. İlk
gençlik yıllarında erkeklerin genelevlerdeki ilişkileri ya da
genel olarak, hiçbir mahremiyet koşulunun bulunmadığı
durumlarda aceleyle tamamlanan cinsel birleşme deneyleri,
erkeklerde erken boşalmayı bir alışkanlık haline
getirebilir. Aynı şekilde, yakalanma korkusu içinde yapılan
masturbasyon da, eğer çok sık denenen bir doyum yolu haline
gelmişse, cinsel birleşme sırasında erken boşalmanın nedeni
olabilir. Erkek yaşantısında çok sık görülen bütün bu
deneylerin ortak yanı, yakalanma korkusundan veya herhangi bir
başka nedenden ötürü orgazmını aceleye getirmesidir. Cinsel
arzunun ilk uyanışıyla boşalma arasındaki süre, kadın
erkek arasındaki bedensel ve ruhsal temasın verdiği haz
duygusuyla değil, gerginlik, kaygı ve sabırsızlıkla doludur.
Erkek bu süreyi kısaltmaya çalışmaktadır; öyle ki, bunun
yarattığı koşullanma, onun en küçük uyarılara karşı
aşırı ölçüde duyarlılaşmasına neden olduğu için, daha
sonra kadınlarla girişeceği cinsel birleşme deneylerinde de
erken boşalma kaçınılmaz olacaktır. Erken boşalmadan
yakınan erkeklerin çoğu, merkezi sinir sistemleri aşırı
ölçüde duyarlı kişilerdir. Bu durum, çocukluklarında sık
sık yataklarını ıslatmalarına neden olmuştur; bundan
ötürü cezayla ya da alayla karşılaşmaları, onları
ergenlik çağına doğru daha da duyarlı ve kaygılı kişilere
dönüştürmüştür. İngiltere ve Amerika'da kliniklerde
yapılan gözlemler, erken boşalma sorunundan yakınan
erkeklerin genellikle çevrelerinden kopuk kişiler olduğunu
ortaya koymuştur. Bu kopukluk ya çok ürkek ve ezik bir kişilikte
ya da aşırı ölçüde saldırgan ve iddialı davranışlarda
kendini belli etmektedir. Bu tür kişiler, başkalarının
kendileri hakkındaki düşünce ve yargılarına hastalık
derecesine varan bir önem vermekte ve bu yüzden insanlara karşı
sürekli tetikte durmakta, kimseye güvenmemektedir. Çoğu zaman
ilk cinsel deneylerini büyük bir gizlilik içinde yürütmüşlerdir.
Çünkü çevrenin kendilerini ayıplamasından korkmaktadırlar.
Kadınlarla ilk ilişkilerinde de, özellikle fazla değer
vermedikleri, bağlanmayacakları kadınları seçmişler ve gerçek
doyuma ulaşmaktan çok erkeklik güçlerini kanıtlamayı amaçlamışlardır.
Daha sonraları, uzun süreli bir ilişkiye girdiklerinde de,
erken boşalmanın ve doyumsuzluğun ilk belirtileriyle
karşılaşmışlardır.
Kuşkusuz, bu türden komplekslerden uzak, rahat kişiler de
erken boşalma sorunuyla karşılaşabilir. Sırf başka bir eş
bulamamaktan ötürü edinilen bir genelev alışkanlığı,
oldukça sık görülen bir nedendir. Erkek cinselliği ile
kadın cinselliği arasındaki fark da bir etken olabilir:
erkekler görsel uyarılardan şiddetle etkilenirler, eşlerinin
çıplak bir görüntüsü onlara ilk heyecanı vermeye yeter,
bundan sonra gelen bir fiziksel temas, bir sürtünme, onları
kolayca orgazma götürebilir. Oysa kadınların heyecanı, çoğu
zaman ancak dokunsal uyarıların, bedensel temasın belli bir
aşamasında başlar; ve orgazma ulaşmaları için de oldukça
uzun bir süre gerekir. Erkeklerin çoğu, küçüklüklerinde
çişlerini tutmayı öğrendikleri gibi, yetişkinliklerinde de
orgazmlarını geciktirmeyi öğrenirler, ama aşırı
heyecanlı, duyarlı ya da düpedüz bilgisiz olanlar bunu başaramayabilir
ya da gerek duymayabilirler. Eğer çok köklü psikolojik
nedenlerden kaynaklanmıyorsa, erken boşalma basit cinsel terapi
teknikleriyle giderilebilecek bir sorundur. Bu sorunla
karşılaşmış çoğu erkek, dikkatlerini başka bir şeye
çevirerek, örneğin işlerini düşünerek ya da birden yüze
kadar sayarak boşalmayı geciktirmeye çalışırlar. Ama bu ,
çok etkin bir çözüm değildir; hatta erkekteki kaygıyı
arttıracağı için tam ters sonuç verdiği de olur. Dahada
önemlisi, bu yöntem, erkeğin kendini bütün varlığıyla
cinsel coşkuya teslim etmesini önler; oysa gerçek doyumun
temel şartı da budur. Bir başka denenmiş yol da, erkeğin
kadına hiç acele etmeden, yumuşakça girmesi ve bir süre
hareket etmeden bu durumda kadının üzerinde yatmasıdır. Bu
durumda penis, vajina içinde hiç hareketsiz dururken, erkek
karnını kadının klitoris bölgesine ağır ağır ama
bastırarak sürtebilir. Bu kendi boşalmasını geciktirirken,
kadının orgazmını hızlandıracaktır. Bu tür teknikler, boşalmayı
geciktirmekle birlikte, erkeğin kendini unutmasını
önledikleri ve hep kontrollu davranmasını gerektirdikleri için,
cinsel birleşmeden alınan zevki azaltırlar. Bunların
hepsinde, erkek, doyurucu bir cinselliğin ana koşulu olan
kadınla iletişim ve bütünleşme yerine kendi hareketlerini
aşırı ölçüde kontrol edecek, kendisiyle başbaşa
kalacaktır. Buna karşılık, kadın eşin de cinsel terapide
aktif bir rol alması, terapiyi de sevişmenin bir parçası
haline getireceği için alınan sonuçlar daha başarılı
olmaktadır. Masters ve Johnson tarafından geliştirilen ve
iki eş arasında uygulanan bir yöntem şudur: herşeyden önce
kadınla erkek mutlaka orgazma ulaşma düşüncesini bir yana
atarlar. Kadın yatakta sırtını bir yastığa dayayarak
oturur. Erkek, başı kadının göğsüne yaslanacak şekilde,
kadının bacakları arasına uzanır ve bacaklarını açar.
Bundan sonra kadın, dikleşene kadar erkeğin penisiyle oynar.
Erkek, boşalmanın yaklaştığını hissettiği an kadına
işaret eder. Bunun üzerine kadın, penisin başını kuvvetlice
sıkar; bu sıkma dört saniye kadar devam etmelidir. Bu, boşalma
dürtüsünün zayıflamasına neden olacaktır. Otuz saniye
kadar sonra kadın yine eliyle eşinin penisini uyarmaya başlar.
Erkek boşalmak üzere olduğunu haber verince kadın yine sıkma
yöntemini uygular. Bu, erkek boşalana kadar 10-15 kez
uygulanmalıdır. Erkeğin bundan önce orgazma ulaşmasında bir
sakınca yoktur. Çift, bu yöntemle, orgazm olmadan uyarılma süresini
uzattıktan sonra, sıra penisin dölyoluna girişine gelir.
Bunun için 7-15 günlük bir "sıkma" uygulamasının
geçmesi gerekir. Artık kadınla erkek cinsel birleşmeye geçebileceklerdir.
Bu, erkeğin sırtüstü yatması ve kadının üste çıkarak
penisi içine alması şeklinde olur. Ama bu noktada hiçbir
zorlama ve sürtmenin olmaması önemlidir, çünkü amaç erkeğin
dölyoluna girme duygusuna yavaş yavaş alışmasıdır.
Boşalmanın yaklaştığını anlayınca kadına işaret edecek
ve o da gövdesini erkeğin üstünden biraz kaldırarak yine
sıkma hareketine geçecektir. Böyle birkaç uygulamadan sonra
penisin dölyolu içine hareket ettirilmesi ve sürtme aşamasına
geçilebilir. Masters ve Johnson, on yıllık araştırma dönemi
içinde, bu yöntemi uygulayan 186 hastadan 182'sinin olumlu
sonuç aldığını bildirmektedir.
ÖNCEKİ SAYFA SONRAKİ SAYFA
|