HIV VİRÜSÜ VÜCUDU NASIL ETKİLER ?
AIDS'e neden olan virüs ilk defa 1983 yılında Dr.Luc Montagnier tarafından kaydedilmiş
daha sonra Paris Pasteur Enstitüsündeki bilim adamları tarafından izlenmeye devam
edilmiştir.Enstitü araştırmacıları virüse Lymphadenopathy-AssociatedVirüs (LAV)
adını vermişlerdir.Çünkü bilim adamları virüse bir hastanın lenf düğümlerinde rastlamışlardı.
Bu araştırmalarla aynı zamanlarda, başka bir yerde Dr.Robert Gallo ve meslekdaşları Ulusal
Kanse Enstitüsü'nde yaptıkları araştırmalarda AIDS virüsünün izine rastladılar.Dr.Gallo ve
meslekdaşları virüse Human T-Cell Lymphotropic Virüs III (HTLV-III) adını
verdiler.Gallo ve personeli yeni tanımladıkları bu virüse benzeyen diğer virüsleride ayırarak
ayrılan virüsler HTLV-I ve HTLV-II isimlerini verdiler.Yeni tanımlanan bu virüsün etiketlenmesinden
sonra Uluslararası Virüs Sınıflandırma Komitesi (International Commite on The Taxonomy of Viruses)
virüsün adını Human Immuno Deficiency Virüs HIV olarak belirledi.HAlen tıbbi topluluklar virüsün
tanımlanmasında bu ismi kullanmaktadır.
HIV diğer virüslerden çok farklıdır.HIV virüsü retrovirüsler olarak bilinen özel bir aileye mensuptur.
Retrovirüslerde diğer virüsler gibi sıkıca paketlenmiş bir genetik yapıya ve protein kılıfına sahiptir.
Retrovirüsler genetik bilgilerini Deoxiribonukleikasit DNA yerine Ribunükleikasit RNA larında saklarlar.
Retrovirüsler kendilerini eşlemek, yani viral RNA larından yeni bir DNA oluşturmak için
"reverse transcriptase" adı verilen bir enzimi kullanırlar.Yani oluşturulan DNA virüsün etkilemek
istediği hücrenin DNA sıyla birleşir.Virüsün oluşturduğu DNA ile birleşen hücre DNA'sı provirüs olarak
adlandırılır.

Yukarıdaki şekilde hücre RNA'sının (RU5-U3R) konak hücreyle (LTR) birleşerek provirüsü (U3RU5LTR)
oluşturması gösterilmektedir.Provirüs hücrenin genetik yapısının tamamını kendi kendini sürekli yenilemek
için kullanır.Bu durumda retrovirüsler diğer virüslerde olduğu gibi yeni virüsler oluşturabilmek için
gerekli mekanizmayı bulaştıkları hücreden temin ederler.
HIV virüsünün ilk hedefi T-4 yardımcı hücresi (AKYUVAR) adı verilen beyaz kan hücreleridir.Akyuvarların
görevi bağışıklık sistemini yöneterek istenmeyen organizmalara karşı vücudu korumaktır.HIV virüsü vücuda
herhangi bir şerkilde bulaştıktan sonra, eğer hemen aktifleşirse, akyuvar hücrelerine saldırır ve hücrenin
içine girer.Hücrenin içine girmesiyle birlikte akyuvar hücresinin genetik maddesini kullanarak kendini
eşlemeye ve çoğalmaya başlar.Yeni virüs partikülleri kendilerini kan akıntısına bırakarak enfekte edecek
yeni akyuvar hücreleri aramaya başlarlar.Bir akyuvar hücresinin içinde HIV bulunması bu hücrenin görevini
kısmen yada tamamen yapamaması anlamına gelmektedir.Akyuvar sayısının azalması vücut bağışıklık sisteminin
normal zamanda kolayca başedebileceği enfeksiyonlarla artık başedemeyecek duruma gelmesi demektir.Bu fırsatçı
enfeksiyonlarla ilgili komplikasyonlar kişinin ölümüne neden olabilmektedir.Aşağıdaki şekilde HTLV-III
Human T-Cell Lymphopatic Virüsünün şematik yapısı görülmektedir.

Beyaz kan hücrelerinin diğer bir çeşidi olan makrofajlarda AIDS virüsü tarafından enfekte edilebilir.Makrofaj
hücreleri kan dolaşım sisteminin dışında kalan bölgelerde mevcut olan organizmalarla savaşırlar.Makrofaj
hücreleri beyine dahi taşınabilirler.HIV virüsü makrofaj hücrelerini kullanarak beyine girdiğinde glial hücrelerine
saldırır.Bu hücreler sinir sistemi için yapısal destek ve izolasyon sağlayan hücrelerdir.Eğer virüs bu
hücrelerin büyük bir kısmını yok ederse, kişinin akıl ve düşünme fonksiyonları tekrar onarılamıyacak bir hal
alır.
HIV virüsü hakkında açıklamalar kişiden kişiye farklılık göstermektedir.Çünkü enfeksiyonların sınırı insanların
yakalandığı mantarsal, bakteryel ve viral hastalıklarla birlikte çok geniştir.Fakat çok sık duyduğumuz iki hastalık
Kaposis Sarcoma ve Pneumocystic Carinii Pneumonia'dir.
Kaposis Sarcoma kan hücresi kanseri olarak bilinir.Kan kanseri hastalarının derilerinde portakal rengi bölgeler
oluşmaya başlar.Bu bölgelerin vücut içinde olması ve dışarıdan görünmemeside olasılıklar dahilindedir.Zamanla oluşan
bölgelerin sayısında ve büyüklüğünde iki kat artma görülür.Hastalık zaman geçtikçe vücudun her tarafını sarar.
Pneumocystic Carinii Pneumonia AIDS hastalarında en çok görülen fırsatçı enfeksiyondur.Hastalığa protozoanadı
verilen tek hücreli mikroskopik bir canlı organizma neden olur.PCP hastalrında hastalığın ortaya çıkmasıyla beraber
şiddetli yorgunluk, kilo kaybı, ateş, kuru öksürük ve nefes almakta güçlük görülmeye başlar.Hastalığın şiddetli olması
nedeniyle hastanın mutlaka bir hastanede kontrol altına alınması gerekir.PCP'de diğer AIDS ilgili hastalıklar gibi
tedavi edilebilir; fakat bağışıklık sistemi ve ilgili problemlerin yok edilmesi mümkün olmamaktadır.
AIDS hastaları, şakınlık, hafıza kaybı, denge kaybı, kekeleme, felç gibi problemeler oluşturabilen bazı enfeksiyonlardan
kolayca etkilenebilirler.Bu problemler beyinin direk olarak HIV virüsü ile etkilenmesinden yada texaplasmosis
(cryptoccoccal meningitis) adı verilen bir hastalıktan kaynaklanmaktadır.Görülen diğer hastalıkların HIV enfeksiyonu
taşımayan kişilerde görülmesi çok nadirdir.
AIDS tedavisinin bulunma süresi araştırmalar devam ettikçe değişmektedir.Bu arada araştırmacılar virüs ve hastalık hakkında
daha fazla tecrübe edinmektedirler.Yapılan araştırmalar AIDS'in ortaya çıkma süresinin ortalama 7 ila 8 yıl olduğunu
söylemektedir.Bazı vakalarda bu süreden daha sonra AIDS hastalığının görünmeye başladığı doğrulanmıştır.Halen kayıtlarda 10
yıl önce AIDS virüsü ile enfekte olmuş ve daha hiçbir AIDS belirtisi göstermemiş hastalar mevcuttur.
© Erdem Ünal
ÖNCEKİ SAYFA SONRAKİ SAYFA